Serebral palsinin oluşum mekanizması üzerine bir hipotez

Perinatal dönem, gebeliğin 28. haftasından itibaren doğumdan sonraki ilk 7 günü içerir. Bu dönem içerisinde beyinde meydana gelen hasar, serebral palsiye yol açmaktadır. Bu hasar ilgili beyin dokusunun oksijensiz kalmasından yada kansız kalmasından kaynaklanabilmektedir. Her iki durumda da dokulara gerekli olan hayati oksijen miktarı ulaşamamaktadır. Fakat süregelen çalışmalarda beynin hangi dokusunda hangi nedenlerle hasar oluşabilceğini tahmin edebilmek üzere farklı biyokimyasal sebebler tanımlanmış olmakla birlikte sürecin tek bir biyokimyasal hadisenin ötesinde komplike bir hücre ölümü sürecini başlatan bazı tetikleyici mekanizmalar ile cereyan ettiği düşünülmektedir. Çünkü Sonuçta beynin hayati önem taşıyan dokuları sağlam kalmaktadır, etkilenen kısımlar ise nöromotor mental görsel işitsel sorunlar şeklinde kendini göstermektedir.Günümüzde sebebi kan akımının düşük olmasına yada yeterli kan akımı olmasına karşın oksihen oranının yetersizliği gibi durumlarda sebebi ne olursa olsun Serebral palsiye neden olan akmadde hasarı ve ventrikül genişleme durumlarını izah edebilcek başarılı bazı araştırmalar bulunmaktadır. Bu hipotezlerden Texas üniversitesi ve Yale üniversitesinde yapılan başarılı bir hipotezi sunmaya çalışacağım.


2003 senesinde Texas üniversitesinden Christopher P. Turner, Ph.D. Assistant Professor adlı bilim adamı serebral palside oksijensizlik yada kansızlık durumlarına neden bazı beyin dokusunun hasar gördüğünü anlayabilmek için özellikle bir çok araçtırmalar yaptı. Deneysel verilerlede ispatlandığı üzere Dr. Christopher P. Turner ve ekibine göre hücre için Ca+2 (kalsiyum)iyonu seviyesi hücrenin sağkalımını özellikle gelişim döneminde belirleyen önemli bir etken olmaktadır. Buna göre herbir hücre hangi kalsiyum iyonu seviyesinin kendisi için hayati öneme sahip olduğunu belirleyen bir kırılma noktasına sahiptir. Bu kırılma noktasının üstündeki ya da altındaki değerler ilgili hücre için ölümcül olabilmektedir. Bevcut bulgulara göre Ca+2 (kalsiyum iyonu) seviyesinin kırılma değerinin üstündeki değerlere yükselmesi nekrotik hücre ölümüne sebebiyet vermektedir. Oysa Serebral palsi de nekrotik hücre ölümüne bağlı hasar yok denecek kadar azdır.

Buna karşın Ca+2 (kalsiyum) iyon seviyesinin kırılma noktasının altına düşmesi ise programlanmış bir hücre ölümü sürecini başlatırki buna apoptotic hücre ölümü denmektedir. Bu çalışma bebeklik dönemi beyin hasarlarının mekanizmasını anlayarak bu kouda tedavi stratejileri geliştirmek adına çok önemli bir yer tutmaktadır.

Adenosine alıcıları(receptors) bebeklerde oksijensizliğe bağlı ventrikül gelişmesi ve ventrikül etrafında periventrikül bölgede ak madde hasarına neden olmaktadır. PVL olarak adlandırılan bu beyin emar bulgları çeşitli derecelerde gelişim geriliği olan bebeklerde dahil olmak üzere özellikle serebral palsi li çocuklarda görülen önemli bir bulgudur. Adenosine alıcıları oksijensizliğe bağlı olarak gelişen PVL oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Bu durumda Adenosine salınımını engelleyen (Adenosine antogonist) maddeler sayesinde hem ventrikül genişlemesi hemde beyindeki ventrikül çevresindeki akmadde hasarı önlenebilmektedir. Bu da adenosine alıcılarını engelleyen ajanlarla mümkündür.Theophylline and caffeine iki adet adenosine engelleyici olarak bilinmektedir. Bu ilaçlar prematüre doğanlarda solunum sıkıntılarını iyileştirmek için kullanılagelmektedir. Fakat beyin hasarını önleyebilmek konusundaki mekanizma bu zamana kadar açıklanabilmiş değildi. Bu durumda Cafeinin cocola ve nescafede bol miktarda bulunduğu gözönüne alınırsa riskli doğum yapma ihtimali olanlara önerilebilir bile. Tıb geliştikce doğru bildiklerimiz yanlış ve yanlış bildiklerimiz doğruya dönüyor. Özellikle cafeinin beyin hasarı riski bulunan bebeklerde anne karnında ya da doğumdan hemen sonra gelişebilcek bir beyin hasarını adenozin mekanizmasındaki önemli rolunden dolayı önleyebildiği aşikardır.Bu durum ışığında riskli bebeklerde uygulanabilcek uygun tedavilerle gelecek açısından Serebral palsinin önlenmesi hususunda umut verici çok ciddi bir tespit olarak önümüzde durmaktadır.



KAYNAKLAR:




Turner CP, Seli M, Ment L, Stewart W, Yan, H, Johansson B, Fredholm B, Blackburn M, Rivkees SA (2003) A1 Adenosine Receptors Mediate Hypoxia-Induced Ventriculomegaly. Proc Natl Acad Sci USA (in press).
Departments of *Pediatrics, ‡Neurology, and §Surgery, Yale University School of Medicine, New Haven, CT 06520; ¶Department of Physiology and Pharmacology, Karolinska Institutet, S-171 77 Stockholm, Sweden; and Department of Biochemistry, University of Texas Medical School, Houston, TX 77030


Turner CP, Yan H, Othman T, Schwartz M, Rivkees SA (2002) A1 adenosine receptor activation induces periventricular leukomalacia. Neuroreport 13:1199-1204.

Turner CP, Pulciani D, Rivkees SA (2002) Reductions in intracellular Ca2+ induces neuronal injury. Exptl Neurol 178:21-32.

Rivkees SA, Zhao Z, Porter G, Turner CP (2001) Influences of adenosine on the fetus and newborn. Mol Genet Metab 74:160-71.

Turner CP, Panter SS, Sharp FR (1999) Anti-oxidants prevent focal rat brain injury as assessed by induction of heat shock proteins (HSP70, HO-1/HSP32, HSP47) following subarachnoid injections of lysed blood. Brain Res Mol Brain Res 65:87-102.

Turner CP, Matz P, Bergeron M, Zegna A, Noble L, Panter SS, Sharp FR (1998) HemeOxygenase-I (HO-1, HSP32) is induced in microglia throughout brain by subarachnoid hemoglobin. J Cereb Blood Flow Metab 18:257-273.